TADINI ÇIKARMANIZ DİLEĞİYLE..

27 Temmuz 2014 Pazar

Dawn of the Planet of the Apes - 2014

Serinin bu devam filmi öncekini gölgede bırakacak nitelikte. Matt Reeves muhteşem bir görsel şölen ve gerilim dozunu bir an olsun düşürmeyen bir yapıt ortaya koymuş. Filmde maymunlara yüklenen insanı vasıflarda kusursuz bir biçimde yansıtılıyor izleyiciye.


Doğruyu söylemek gerekirse duyduğum güzel yorumlara rağmen bu kadar çarpıcı bir film beklemiyordum karşımda. İlk filmine nazaran Planet of the Apes serisine daha çok yakışan bir film olmuş. Planet of the Apes serisi modernize edilmiş ve bizlere sunulmuş adeta. Bu arada favori karakterimin Maurice ismindeki bir orangutan olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Filmde maymunlar için ortaya konan dünya çok iyi tasarlanmış ve izleyicinin dikkatini çekecek şekilde kameraya yansıtılmış.


Filmde bazı karakterler tavırlarıyla bizi kendine hayran bırakırken bazı karakterlerse midemize bulandırabilecek derecede uç noktalarda yer alıyor. Solgun renkli bu görsel cümbüş izleyici için son zamanlarda kolay kolay rastlanmayacak bir fırsat. Kısacası şu sıralar piyasaya çıkan fantastik filmler arasından kendini çok rahat ön plana atabilecek bir yapıt bu. Anlayacağınız ben bu filme bayıldım ve kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum. Kesinlikle kaçırmak istemeyeceğiniz bu filmi izlerken size keyifli seyirler diliyorum.
Sevgilerle..


25 Temmuz 2014 Cuma

Her - 2013

Öncelikle söylemek isterim ki, bu gerçekten kendine münhasır bir film. Aslında bu film bize, sanal dünyanın insanı nasıl bir çıkmaza sokabileceğini ve tabiri caizse adeta bireyin hayatına tecavüz edercesine nüfuz ettiğini çarpıcı bir biçimde yansıtıyor. Film, aşkı farklı bir pencereden bizlere sunuyor. Filmde sadece sesiyle var olan Scarlett Johansson adeta yapıtın mihenk taşı diyebilirim. İzleyici Scarlett'in sesinden hayat bulan Samantha'yı kafasında canlandırabiliyor hatta biraz hayal gücü geniş ise filmin içinde hissedebiliyor. Benim en etkilendiğim kısım kesinlikle Scarlett'in performansıydı diyebilirim.



Filmin en iyi özgün senaryo oscarını aldığını da göz önünde bulundurursanız yazımın başında da belirttiğim üzere kendine münhasır bir film olduğunu anlayabilirsiniz. Bu Spike Jonze'un dördüncü ve bana göre en başarılı uzun metraj filmi. Bu arada filmde Amy Adams'ın da rol aldığını söylemeden geçemeyeceğim. Joaquin Phoenix göz dolduran performansıyla filmin başrol oyuncusu görünümü verebilir fakat bu filmi sıra dışı kılan kesinlikle Scarlett Johansson'ın etkileyici performansıdır. Sesinden gizemli bir karakter ortaya çıkmış, adeta ete kemiğe bürünüp karşımıza gelmiş sanki. Bu garip ama etkileyici bir romantizm hikayesi..



Şimdiden söyleyeyim, aşkı fazlasıyla somut gören ve hayata renksiz bakanlar filmden pek bir şey beklemesin, izlemelerini dahi tavsiye etmem. Ama eğer yeniliklere açık ve farklılıklara sıcak yaklaşan bir insansanız, aşkta yeni ufuklar açan bu yapıtı izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Eğer film hakkında bilginiz yoksa yazımın başında ifade etmediğim minik sırrı yazımın sonunda ifşa ediyorum, film bir insan ile bilgisayar programı arasında ki aşkı konu alıyor. Bu film önünüze yeni ufuklar açacak ve size sanal dünyanın belki de şimdiye dek fark etmediğiniz biraz da tehlikeli olabilen yüzünü gösterecek. Şimdiden iyi seyirler dilerim.
Sevgilerle..








18 Temmuz 2014 Cuma

The Silence of The Lambs - 1991

   Anthony Hopkins ve Jodie Foster'ı bir araya getiren bu film tam anlamıyla efsanedir. Çoğu insan izlemese de duymuştur ''Kuzuların Sessizliği'ni''. Jonathan Demme'in bu baş yapıtı gerek muhteşem oyunculukları gerekse senaryosuyla izleyiciyi kendine çekmeyi başarıyor. Hatta üstünden 23 yıl geçmiş olmasına rağmen kendinden söz ettirmeye devam ediyor bu film. Ayrıca big five denilen en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi aktör, en iyi aktris ve en iyi senaryo oscarlarını almayı başaran 3 filmden biri The Silence of The Lambs.



   Filmde Ajan Clarice Starling'i Dr. Hannibal Lecter'a (Cannibal Hannibal) karşı verdiği psikolojik mücadele ve bir yandan da çözmeye çalıştığı seri katil vakasıyla başa çıkmaya çalışırken görüyoruz. Bu seri katil vakasını çözmek ve kayıp kızı kurtarmak Clarice Starling için bir saplantı haline dönüşüyor bence. Bazıları görevi gereği kızı kurtarmaya çabaladığını düşünmüş olabilir fakat bu aslında Clarice Starling açısından geçmişten arınmak için bir fırsat. En azından Clarice'in umudunun bu yönde olduğunu söylemek mümkün. Clarice ve Hannibal'ın arasındaki bağ öyle güçlü ki insan filmi izlerken Hannibal'ın bir yamyam olduğunu unutabiliyor. Fakat sağ olsun kendisi ilk fırsatta hatırlatıyor. Hannibal çok ilginç bir karakter aslında. Nazik tavırları yamyam oluşuyla hiç örtüşmüyor fakat bu hali onu çekici kılıyor. 

   Film izleyiciye çözülmesi gereken gizemler ve merak uyandıran karakterler sunuyor. Gerilim türü film sevenler için dört dörtlük bir film olduğunu söyleyebilirim. Fakat gerilim türüne ilgi duymayan seyircilerinde hoşlanabileceği bir film olduğu görüşündeyim. İzlerken karakterleri hatta bazen kendinizi dahi sorgulamak durumunda kalacağınız bu kısa serüvene bir an önce çıkmanızı tavsiye ederim.

Sevgilerle..







17 Temmuz 2014 Perşembe

Julie and Julia - 2009

Neden bu filmle başladın diyebilirsiniz. Öncelikle
şunu belirtmeliyim ki tam bir Meryl Streep hayranıyım.
Ve bu konuda objektif olamıyorum.
Onca güzel işten sonra ona hayran olmamak elde değil.
Keza Amy Adams da oldukça çekici bir aktris. Birçok otorite tarafından Meryl Streep'in tahtına aday
gösterildiği bir gerçek. Hak etmediğini söylemek de
pek mümkün değil. Filmimize gelecek olursak,



Film, kesişen iki hayatı nefis kokular eşliğinde bize sunuyor. Karakterler oldukça ilgi çekici. Özellikle Julie Powell ve Julia Child birbirlerine olan benzerlikleri ve zıtlık gösteren tavırlarıyla bir bütünlük oluşturuyorlar. Film romantik komedi havasında geçtiğinden ve müthiş lezzetleri bize sunduğundan özellikle erkeklere sevgilileriyle izlemelerini tavsiye ederim. Filmi izledikten sonra sevgilinizin kendini mutfağa atması muhtemeldir benden söylemesi baylar. Filmi izlerken karnınız tok olsun bence. Aksi takdirde film o müthiş görsel lezzetleriyle sizin için bir işkenceye dönüşebilir. Birazda Nora Ephron'a değinelim istiyorum. Zira hakkında söylenecek fazlasıyla söz var. Birçokları bilmese de Nora Ephron gazetecilikten gelme bir yönetmendir. Gazetecilikte epey ün yapmış ardından yazarlığa soyunmuş. Bu arada Julie and Julia'nın Nora Ephron'ın son filmi olduğunu belirteyim. Maalesef Nora Ephron artık aramızda değil.



Sadede gelecek olursak. Julie and Julia izlenmesi gereken, izleyenin iştahını açarken eğlenceyi de hat safhaya çıkaran benim de bayılarak izlediğim bir film. Eğer sadece vurdulu kırdılı filmlerden hoşlanan ve bana göre film izlemenin tadına hiçbir zaman varamayacak insanlardan değilseniz filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ediyorum.
Sevgilerle..